Antik Yunanda günümüzde geçerli olan oyunculuk anlayışı yoktu. Bu yüzden ifade edilen duygular jest ve mimikler yerine oyuncuların ellerinde tuttukları ve yeri geldikçe yüzlerine koydukları masklarla belirtilirdi.
Ayrıca Yunan tiyatrosunda 2 tür oyun vardı. Tragedya ve komedya. Tragedyalardaki içerik kavgaları üzerineydi. Komedyalar ise çoğunlukla alay içerikliydi.
Bu masklardan gülen yüz filozof Herakleitos’u, ağlayan yüz ise filozof Demokritos’u simgeler. Demokritos (ağlayan melankolik), sert tabiatlı bir filozoftur. İnsanlığın durumuna acıdığı için asık yüzle dolaşır ve lakabı “ağlayandır”. Herakleitos ise (gülen melankolik), insanlığın durumunu anlamsız ve komik bulduğu için alaycı bir tebessümle gezer ve lakabı “gülen filozoftur.
Bu iki filozofun yüz ifadeleri trajedi ve komedinin simgesi olmuştu. Ağlamak ve gülmek iyilik ve doğruluk gibi kavramlar zıtlıkların çatışması ve birliği esasına dayandırılmıştı. İlk bakışta gülen insanı “iyimser,” ağlayanı “karamsar” kabul etmek doğru gibi görünürse de yukarıda adı geçen “gülen filozof” gerçekte karamsar bir filozoftu. İnsanlıktan umudunu kesmiş, bu yüzden işi gülmeye vermiş, insanlıkla dalgasını geçerek: “Siz insanoğluna güvenin bakalım, insanlığın ilerleyeceğini söyleyin durmadan, gülüp geçiyorum sizin bu iyimserliğinize” diyordu.
Heraklitos ise insan ve toplum konusunda iyimser olduğu için: “Neden hala bu kötülük, bu gerilim, bu gerilik, bu dar kafalılık neden?” diye; inandığı “değişimin” geciktiğine üzülüyor, ağlıyordu.
Yazar Horace Walpole’in deyişiyle “Bu dünya düşünenler için bir komedya, hissedenler için bir tragedyadır. Bundandır ki Demokritos gülmüş, Herakleitos ağlamıştır.” Bu deyiş bile isabetli simgenin neden seçildiğini açıkça ifade etmektedir.
Aynı zamanda bu maskeler, uzakta bulunan seyircilere, oyuncunun ifadesini görsel olarak aktarmak, ve maskenin şekli dolayısıyla megafon gibi kullanarak sesini iyice aktarabilmek için de kullanılıyordu.